Kaldığım otel odasının balkonundan güne merhaba demek istedim, Bodrum sessiz güne uyanırken. Sabahın sakinliği üzerimizdeydi telefonumun kadrajına yansıyan fotoğrafta.
Bugün pedallayacağımız rota keyif verici bir rotaydı, bayırları çayırlıarı olmayan =)). Sabah hazırlıkları yaptıktan sonra kahvaltı zamanı gelmişti. Coşkun abi de yanıma gelmiş balkonumuzdan Bodrumu seyrederken küçük bir misafir öünümüzdeki terasta gezinmeye başlamıştı =)) sevimliydi.... Bizde o terasın altındaki bölgede kahvaltı yapacaktık. Birbirimize bakıp gülümsedik ve "haydiii kahvaltıyaa..."diyip aşağıya indik
Kahvaltı masamızda buluştuk Kuvvet Hocamızlada. Deniz kenarı, deniz kokulu güzel bir kahvaltı keyfi yaptık.
Bu keyif saatlerce sürebirdi biliyorduk, eee nede olsa masadaki sohbette en az kahvaltı kadar güzeldi. Ama pedallamamız gereken bir yol var önümüzde.
Bodrum dan Datça ya geçeceğiz bu yüzden feribota doğru pedallamaya başladık yüz yetmişbeş kişi. Yine ilgi ve meraklı gözler bizim üzerimizdeydi Bodrum un dar sokaklarında pedallarken. O dar sokaklarda hareket etmek biraz zor oluyor ve küçük kazalarda olmuyor değildi hani. =)) İsmi lazım değil bir arkadaşımız yolu tarif etmek için bisiklette ayağa kalkıp sağ elini havaya kaldırır ve sağa döneceğimzi göstermeye çalışır bizlere. Hani demiştim ya yollar dar ve kalabalık, işte bu arkadaşımız da kalabalığa çarpamak için ani bir fren yapar ama frende olan eli sol el olduğu için ani frenle sıktığı fren ön frendir. =)) gersini siz düşünün işte, bisikletin arksaının nasıl kalktığını ve öne nasıl yuvarlandığını arkadaşın... Herkez aynı anda sağa döneceğimiz anlamıştı artık =))
Dar sokaklarda bekliyor ve feribota binmeye hazırlanıyoruz. bekleme sırasında havandaki kara bulutlar kendini göstermeye başlamıştı, hatta göstermekle kalmayıp hafiften yağmur ve soğuğu getirmişti bu bulutlar. Ama ne olursa olsun bu beni yıldırmazdı, feribotun üstünde deniz keyfin yapmak için.
Datçaya geçmek için bu feribot bize özel olacaktı, sadece bisikletçiler =))) süper....
herkezzz burada mııııı???

Benim gibi düşünen bir daha vardı ama ona yakalandım. Hereketli ve gülücük dolu olan, bulunduğu yere hareket ve mutluluk katan Funda ya yakalandım...
"yine yalnızsın, romantik adam..."
diyip gülümsedi ve yan tarafımdaki koltuklara oturdu. Bir gece önce kahve falı da baktığı için bana biliyordu aslında bende yaşanan bazı şeyleri bu gülücük dolu kız... O biliyordu da ben söylememiştim tabii "aaaa nasıl bildin..." havası yaratmadık yani. Sadece gülümsemiş ve kafa sallamıştım kendisine. Bugün ise yağmur ve deniz kokusunda denizi seyrederek Datçaya ilerliyorduk feribotta yaptığımız sohbetle beraber. İlerleyen zamanda zaten ne dinlediğimi merak etti ve kaptırdım mp3 ü Funda ya =))). Dinlediğim müziği beğenmiş olmalı ki kırk, kırkbeş dakika kadar alamadım müziğimi kendisinden... Funda sessizlikte Datçaya ilerlerken artık millette aşağıda dayanamadı ve yukarı çıkmaya başladı. Normal olarak. ne işleri vardı ki zaten aşağıda anlam verememiştim, böyle güzel manzara ve havada...
Güzel yolculuk sona ermişti ama bir o kadar güzel bir yere gelmiştik, Datça ya...
Bizi yani grup u Datça basını bekliyordu limanda. Birilerini yakalayıp fotoğraf çekmek ve röportaj yapmak istiyorlardı, gerçi çokta başarılı oldular =)) ünlü olmak isteyen çok heheh... Biz kendi çekirdek grubumuzu toplamış hareket etmek üzereydik ki hatta ben pedal basmaya başlamıştımki Coşkun abi çağırdı beni ve Yavuz seni arıyorlar dedi. Ne alakaydı ki beni aramaları? Kim tanır beni buralarda abiii diyip güldüm kendisine ama ısrarlıydı ve haklıydı da Coşkun abi. =)) Sakaryalı lar her yerde ve tabi Datça da da olmadan olmaz işte.
Serdar abi Sakaryalı bir gazeteciymiş ve grupta Sakaryalı olup olmadığını merak etmiş ve tabi ki de tek Sakaryalı da benim. Zaten Serdar abinin ve diğer gazetecilerin dikkatini çekmişim bisikletimdeki Türk Bayrağımla, üstüne birde Sakaryalı olduğumu duyunca daha çok sevindi kendisi...
Böylelikle ister istemez bir anda bütün kameralar ve fotoğraf makineleri bana çevrildi Serdar abi sayesinde...
Abi grup ilerliyor... demeseydim daha sohbet uzuyacaktı vallahi. tempolu bir şekilde pedal basmaya başladım yetişmek için gruba arkamdan da Serdar abi tabiii =)) Bir baktım arabanın camından sarkmış fotoğraf ve video çekimi yapıyor. EEE bende Sakarya ya selam diyorum mecburan "meraba televole..." hesabı =)))
Önecelikle yeni Datçaya geliyor şehir içi bir tur atıyoruz ve öğeln molası için hep beraber güzel bir lokantaya geçiyoruz... o da neeee !!! Serdar abi yine peşimde illaki röportaj yapacakmış ve bisikletle videomu çekecekmiş... Neyse kıramıyoruz abimizi ve Datça basınını, röportajımı ve video görüntümü veriyor ve saatler süren yemek bekleyişine geçiyoruz. Biraz uzun sürdü beklemek ama deydi diyebilirim...
Yola çıkma vakti gelsin artık Eski Datçayı merak ediyoruummm =))) ama ne yazık ki onun öncesinde bir yüksek okul ziyareti varmış =((( neyse o ziyaretimiz de yaptık ve çayımızı içtik... Bu arada benim olduğu gibi Kuvvet hocamında her yrde tanıdığı vardı =)) ve yemekte de bizimleydi okulda çay keyfinde de bizi motorbisikleti ile takip ediyordu... Coşkun abi bize baktı ve güldü amma çok insan tanıyorsunuz diye =))
Bu nasıl bir güzellik yaaa, burada yaşamalıyım ben.. İşte o muhteşem yerdeyim sonunda Eski Datça da...
Taş ve dar sokaklar, bir o kadar güzel taş evler ve çiçek kokulu yollar... Tabi bir de Datça diyince akla gelen en ünlü Datçalı CAN YÜCEL var... Evinin önünden geçtik durduk defalarca, yazılarını ,şiirlerini okuduk o dar taş sokaklarda. Sanırım eşi duydu sesimizi ve dayanamadı bizim zavallı hallerimize ve açtı kapılarını Can Yücelin, kendisinin yaşam alanının bizee...
herkes bir heyecen içinde ve pür dikkat dinliyordu Can Yücel in eşini... dakikalar geçiyor ama kimse geçsin istemiyordu... yine de fazla rahatsız etmemeliydik işte bu yüzden vedamızı ettik bu güzel insana...
ketfini çıkarıyorduk ya da ben çıkarıyordum bu güzel memleketin havasını içime çekiyor daha da mutlu oluyordum yürüdüğüm taş yollarda... ve birde bunu üzerine dostların anılarını görmek güzel oluyordu.
Nasıl mı?
=)) işte böyle..
Kamp alanı yolun sonunda gözüktü en sonunda... Ben Coşkun abi ile tempolu pedal basıyordum kamp alanına yaklaşırken ama aniden Coşkun abi "kamp yeri burası ben gitmem ileri..." diyo "gitmeyin gitmeyin buradan gireceğiz.." diyordu herkesede.... Ama ben çoktan ileri gitmiştim bile neler olduğunu anlamadan, orada duran görevliler ise beni sağa yönlendirmiş ve kamp alanaına gelmiştim bile. =))) Ve baktım ki o bağıran ve ileri gitmem diyen Coşkun abi de yanıma gelmişti, "buradan da kamp alanı girişi varmış Yavuz =))) "dedi ve gülmsedik beraber...
Kamp yerimizi ayarladık ve Kuvvet Hocanın gelmesini bekledik... Hıem Kuvvet hoca, hemde eşyalarımız gelmiş, kampı kurmuş keyif yapma zamanı gelmişti. Hava biraz serindi ama yine de Atktur un güzel koyunda yüzmeye muhteşem denize girmeye gittik, biz ayrılmaz üçlü =))
Yalnız benim denize birmem le çıkmam bir olmuştu =) bu kadar mı soğuk olur yahuuu deniz. Ya da bana soğuk geldi anlıyamadım bu yüzden çıktım hemen. Soğuk dedikleri duşa girdim ama duş denizden daha sıcaktı vallah =)). Burada Kuvvet hocamın havlu kaybetme mevzusunu hiç unutmayacağım bu arada =))
Akşam olmuş yorgunluk çökmüştü artık. Güzel bir yemek saohbeti ve çay keyfinden sonra Bursa bölgesinden İbrahim abinin Avrupa bisiklet turu fotoğraflarını ve anılarını dinlemek için orada bulunan cafe de toplandık. Geçekten güzel bir tur olmuş ve anılarda süperdi. Bu arada İbrahim abi bana YILMAZ diye sesleniyordu hep =)) onun için ben Yılmazdım bakalım ne zamana kadar... =))
Her zamanki gibi biz üçlü çekildik köşemize başladık sohbetimize, gençler şarkılar söylerve dans ederken...
ve gece ilerliyordu tadını çıkardığımız bira keyfiyle beraber...
yavuz A.
www.dagcini.blogspot.com
işte o gecedeki son halim =))
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder